Romulus ve Remus adında iki genç kurt, tıpkı yavru köpekler gibi oynuyorlar. Ancak onlarda dikkat çeken tuhaf bir şey var: Henüz altı aylık olmalarına rağmen neredeyse 120 cm uzunluğunda, 36 kilodan ağırlar ve nihai boyutları 180 cm ve 68 kiloya ulaşabilir. İnsanlara karşı da mesafeli ve temkinliler. Bu davranış, evcil hayvanlardan çok vahşi kurtları andırıyor—çünkü gerçekten de onlar kurt. Ama sadece kurt değil: Onlar, 10.000 yıldır soyları tükenmiş olan "dire wolf" yani korkunç kurtların genetik ikizleri.
ABD merkezli Colossal Biosciences adlı bir biyoteknoloji şirketi, bu kurtları geri getirebilmek için oldukça yenilikçi bir yaklaşım kullandı. Önce binlerce yıl öncesine ait fosil örneklerinden elde edilen DNA'yı analiz ederek dire kurtların genetik haritasını çıkardılar. Ardından günümüzde yaşayan gri kurtların genetik yapısını, dire kurtlarınkine benzeyecek şekilde düzenlediler. Bu değiştirilen DNA, evcil köpekler tarafından taşınan yumurtalara aktarıldı. Sonuç: Romulus, Remus ve birkaç ay sonra doğan Khaleesi adında üç korkunç kurt yavrusu.
Colossal, klasik klonlamanın ötesine geçerek daha az invaziv (müdahaleci) bir yöntem kullandı. Bir gri kurdun kan hücrelerinden elde edilen çekirdek DNA, 14 özel gen üzerinde yapılan 20 değişiklikle dire kurt formuna uyarlandı. Bu genetik bilgi daha sonra yumurtaya aktarıldı ve embriyolar oluşturularak evcil köpek annelere yerleştirildi.
Ancak bu süreç sorunsuz değil. Klonlama geçmişte çeşitli sorunlara yol açtı: düşük doğum oranları, organ kusurları, erken yaşlanma ve bağışıklık sistemi sorunları. Dolayısıyla etik tartışmalar kaçınılmaz. Columbia Üniversitesi’nden biyoetik profesörü Robert Klitzman’a göre, bu süreçte hayvanların yaşadığı kayıplar ve acılar da göz ardı edilmemeli.
Colossal şu anda nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan kırmızı kurtlar ve Tazmanya kaplanıyla da benzer genetik çalışmalar yürütüyor. Hatta Avustralya’da istilacı kamış kurbağası nedeniyle yok olma noktasına gelen bir keseli hayvan olan “quoll” için genetik direnç geliştirmeye çalışıyorlar. Tek bir DNA harfi değişimiyle bu hayvana 5.000 kat daha fazla zehir direnci kazandırabileceklerini söylüyorlar.
Şirketin bilimsel ilerlemeleri heyecan verici. Ancak birçok bilim insanı hâlâ temkinli. Genetikte pleiotropi denen bir olguya göre, bir gen birden fazla özelliği etkileyebilir. Bu da yapılan bir değişikliğin beklenmedik başka sonuçlara yol açabileceği anlamına gelir. Ayrıca, tarih istilacı türlerin doğaya salınmasının ne kadar tehlikeli olabileceğini defalarca gösterdi: Asya sazanları, Burma pitonları ve kamış kurbağaları gibi.
Yine de Colossal, yalnızca hayvanları geri getirmekle kalmıyor; geliştirdiği teknolojileri geri dönüşüm, ilaç geliştirme, hastalık önleme gibi alanlarda da kullanıyor. Şirket bugün 10 milyar dolarlık değere sahip ve kendi alanında öncü durumda.
Romulus, Remus ve Khaleesi farkında olmasalar da bilim tarihine geçtiler. İnsan türü yeryüzündeki sayısız türü yok olmanın eşiğine getirmişken, belki de ilk kez bu gidişatı tersine çevirme şansına sahibiz.
“Doğru olanı yapmak bazen zordur,” diyor şirketin hayvan bakımı direktörü Matt James, “ama hiçbir şey yapmamak en kötüsüdür.”